Küresel Isınma Nasıl ve Ne Zaman Başladı?
Yazmak ve paylaşmak; yıllardır zafer ve kazanımların anahtarı bana göre, o kadar değerli bir anahtar ki bu bir yazıyı okumak, bir duyguyu paylaşmaya, bir duyguyu paylaşmakta hiç bir gücün değiştiremeyeceğini düşündüğümüz düzenleri ve 100 yıllardır aynı olan yaşamlarımızı bir anda hızlı veya yavaş olarak değiştirmeye sebebiyet verebiliyor. Bundan dolayı burada bulunmak sizlerle düşüncelerimi paylaşmak, bilgiye hızla ulaşılan bir çağda aksine bilginin değersizleştiği anda ve anlarda yaşarken o anlarla mücadele edercesine yazmak ve paylaşmak benim için çok ama çok değerli. Bu platformun kurucusu olmak üzere bu değerli ekibe bana yazmam için şans verdiği için sonsuz teşekkürler.
Küresel Isınma Hakkında Neleri Yazacağım
Küresel Isınma artık gelecekte her şeyi elimizden alacak kadar büyük bir güç ve elimizi kolumuzu şimdiden bağlayacak kadar hızlı. İlk yazımda nasıl başladığından, ikinci yazımdan tehlikelerinden, üçüncü ne yapılması gerektiğini değil neler yapmamız gerektiğinden bahsedeceğim.

Nasıl Başladı?
Dünyayı özel kılan iki önemli etmen şüphesiz ki atmosfer ve su. Doğamızın bugün ki halini almasında; suyun canlı yaşamına vermiş olduğu büyük katkı ve atmosferin güneşten gelen zararlı ışınları tutmasının katkısı çok fazla.
Bu iki önemli etmen bizim yaşamamız için temel ihtiyaçlarımız olan; oksijeni, yemeğimizi vs. sağlar. Ama hikayeler ve destanlar yazmaya meraklı insanoğlu yaşamını yürütmesini sağlayan ve ona emanet olan doğa karşısında zafer kazanmaya ve destan yazmaya kalkınca karşısına şu güzel sözde anlatılan o meşhur cevap çıktı;
Doğayla savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak, kaybedeceğiz.
Hubert Reeves
Atmosfer Ve Suyun Hikayesini İncelediğimizde
Sanayi Devrimi ile beraber atmosferde birikmeye başlayan başta CO2 olmak üzere, öteki sera gazlarının (metan –CH4, azot oksit – N2O ve flora clora karbonlar –CFC5, vb.) atmosferi sarması ile başlayan hikayemiz de sonucun büyük bir çıkmaz olacağını belki de dönemin en bilgili insanları bile tahmin edemezlerdi. Atmosfer bugün öyle bir halde ki sanayi devriminin getirdiği daha fazlasına sahip olma, bunun sonucunda olan para hırsı beraberinde daha az maliyetli üretime sebebiyet verdi. Bacasız fabrikalar, sürekli yapılan uçak yolculukları, hiç tükenmeyecekmiş gibi kullanılan ham maddeler, yenisini al o daha ucuz ve kaliteli reklamları, plastiğin ucuzluğu ile oluşan devasa çöp yığınları. Dünya denen masmavi gezegeni o kadar yordu ki, Dünya savunmasız toprak rengini almak üzere olan 12 ve 16 saatleri arasında Güneş ışınlarından dolayı çıkmanın yasak olduğu bir gezegene dönüştü.

Gelin biraz da hikayenin diğer yönü olan Bilim Dünya’sının H2O diye adlandırdığı, bizim yaşamımız olan, yer altı ve yer üstü kaynaklar ile elde edilen suya bakalım.
Sanırım suyun tek sıkıntısı var o da bulunduğu alanın şeklini alması. Yani gaz gibi dağılma ya da katı gibi kolay kolay zarar görmeme özelliklerine sahip olmaması. Bizler suyu istediğimiz yerde tutabildiğimiz için onu nasıl olsa temizler düşüncesinden, ihtiyacımız olmadan aldığımız tüm sanayi ürünlerinin üretim atıklarını, tüm çöplerimizi ve sonu gelmez üretimlerde çok fazla kullandık. Onu sadece kirletmedik atmosferimizi kirlettiğimiz için düzensiz ve tehlikeli kimyasal yağışlara sebebiyet verdik. Bu önce toprağımızı zehirledi sonra da temiz su kaynaklarımızı kirletti.

İşte hikayede anlatacağım ilk nokta böyle başlıyor. Siz de fark etmişsinizdir sanırım çok fırsatı elimizin tersiyle ittik. Küresel Isınmanın tehlikelerinden bahseden yazımda görüşmek üzere sağlıkla ve mutlulukla kalın.
Yazınızı ilgiyle okudum çok beğendim teşekkür ederim. Sonraki yazılarınızı heyecanla bekliyorum
Çok güzel bir yazı tebrik ederim.Merakla diğer yazılarını bekliyor olucam.Bu duruma bir dur diyebiliriz diye umuyorum.Umarım bizler daha bilinçli bir şekilde doğaya zarar vermeden kaynakları kullanırız.Teşekkür ederim bilgilendirdiğin için .
Elinize sağlık. Yazmak ve paylaşmak konusunda kesinlikle katılıyorum size. Kaybetmemiz gereken doğayla olan bu savaşı çok güzel anlatmışsınız.
Başarılar